11 Nisan 2017 Salı

OKUYUCU - BERNHARD SCHLINK

Bazen onu uzun süre düşünmediğim olur. Ama imgeleri her seferinde yeniden aklıma gelir ve bazen onları defalarca içimdeki perdeye yansıtmak ve izlemek zorunda kalırım.” – Sayfa 53
Her türlü bilgiye kolayca ulaşabileceğimiz bir dönemde yaşıyoruz.  Kitabı okumadan önce hakkında ufak çaplı bir araştırma yaptım. Değerlendirmeler arasında Alman Edebiyatı’nın önemli bir eseri olduğunu okumasam, başladığım işi tamamlama sormluluğu taşımıyor olsam bu kitabı ilk bölümde elimden bırakır , eserin en değerli kısımlarını okuma lüksünü elimden kaçırmış olurdum.
Kitabın ilk kısmı elimden hemen bırakmalıyım izlenimi uyandırdı bende . Michel’in Hanna’ya olan tutkusu hiç inandırıcı gelmedi. Çok fazla okunacak kitap var,  okuması gereksiz olanları eleme gerekliliği de koca bir duvar olarak duruyor önümüzde.
Hatta ikinci kısımda mahkeme sahneleri bile silik birer sülüet olarak devam etti bir süre. Kitabın 2 Bölüm 4.kısmının altına şöyle bir not düşmüşüm “Duruşma sahneleri yeterince canlı değil. 3. Tekilin gözünden sadece dış görünüş anlatılıyor. Olayların içeriği  beynimizde can bulmuyor. Sanıklar suçları dile getirilirken evet ya da hayır şeklinde kafa sallıyorlar sadece.”
Kitabın en etkileyici kısmı sayfa 114 “Hanna’nın okuma yazması yoktu.” tümcesi ile başlıyor ve asıl çarpıcı kısımlar bundan sonra geliyor. O zaman bir duraksayıp düşündüm “Bir kitabın yarısına kadar okuru aldığı keyiften mahrum bırakmak doğru mudur?”
Eğer kitap 1940 larda değil de günümüzde yazılsa ya da yazın teknikleri,  kurmacanın yapısı üzerindeki tartışmalar o gün de bugün ki kadar canlı ve göze batırılıyor olsa, yazar bölümlerin karması üzerinde farklı bir çalışmaya gider miydi?
İlerleyen bölümlerde Michael’in kendisini davanın tarafı gibi hissetmesi, baba-oğul ilişkisi, 126. Sayfada kilisedeki yangın sahnesi, cellatların tarafsızlığına dair anlatılanlar, Rusya’da Yahudi kamplarında subay olarak görev yapan taksici, Hanna’nın cezaevinde dinlemesi için okunan kitaplar beni en çok etkileyen sahneler oldu.
Aslında kitap beklediğim bir sonla tamamlanmadı. Beni şaşırtan Hanna’nın intiharı değildi. Eğer eser bir dönem romanı olmasa,  baştan sona kurmaca üzerinden hazırlansa ve kitabın sonuç kısmını ben hazırlasaydım Hanna gerçekte baştan beri okuma yazma bildiğini açıklar, Michael’i kendisini yeni bir ihanete uğramış hissetmesini isterdim. Çünkü sayfa 164’ün altına “Kitabın sonunda Hanna’nın okuma yazma bildiğini öğrenirsem şaşırmayacağım.” yazmışım.


Hiç yorum yok: