Bazen onu uzun süre düşünmediğim olur. Ama
imgeleri her seferinde yeniden aklıma gelir ve bazen onları defalarca içimdeki
perdeye yansıtmak ve izlemek zorunda kalırım.” – Sayfa 53
Her türlü
bilgiye kolayca ulaşabileceğimiz bir dönemde yaşıyoruz. Kitabı okumadan önce hakkında ufak çaplı bir
araştırma yaptım. Değerlendirmeler arasında Alman Edebiyatı’nın önemli bir
eseri olduğunu okumasam, başladığım işi tamamlama sormluluğu taşımıyor olsam bu
kitabı ilk bölümde elimden bırakır , eserin en değerli kısımlarını okuma
lüksünü elimden kaçırmış olurdum.
Kitabın ilk
kısmı elimden hemen bırakmalıyım izlenimi uyandırdı bende . Michel’in Hanna’ya
olan tutkusu hiç inandırıcı gelmedi. Çok fazla okunacak kitap var, okuması gereksiz olanları eleme gerekliliği de
koca bir duvar olarak duruyor önümüzde.
Hatta ikinci
kısımda mahkeme sahneleri bile silik birer sülüet olarak devam etti bir süre.
Kitabın 2 Bölüm 4.kısmının altına şöyle bir not düşmüşüm “Duruşma sahneleri
yeterince canlı değil. 3. Tekilin gözünden sadece dış görünüş anlatılıyor.
Olayların içeriği beynimizde can
bulmuyor. Sanıklar suçları dile getirilirken evet ya da hayır şeklinde kafa
sallıyorlar sadece.”
Kitabın en
etkileyici kısmı sayfa 114 “Hanna’nın okuma yazması yoktu.” tümcesi ile
başlıyor ve asıl çarpıcı kısımlar bundan sonra geliyor. O zaman bir duraksayıp
düşündüm “Bir kitabın yarısına kadar okuru aldığı keyiften mahrum bırakmak
doğru mudur?”
Eğer kitap 1940 larda değil de
günümüzde yazılsa ya da yazın teknikleri, kurmacanın yapısı üzerindeki tartışmalar o gün
de bugün ki kadar canlı ve göze batırılıyor olsa, yazar bölümlerin karması
üzerinde farklı bir çalışmaya gider miydi?
İlerleyen
bölümlerde Michael’in kendisini davanın tarafı gibi hissetmesi, baba-oğul
ilişkisi, 126. Sayfada kilisedeki yangın sahnesi, cellatların tarafsızlığına
dair anlatılanlar, Rusya’da Yahudi kamplarında subay olarak görev yapan
taksici, Hanna’nın cezaevinde dinlemesi için okunan kitaplar beni en çok
etkileyen sahneler oldu.
Aslında kitap
beklediğim bir sonla tamamlanmadı. Beni şaşırtan Hanna’nın intiharı değildi.
Eğer eser bir dönem romanı olmasa, baştan
sona kurmaca üzerinden hazırlansa ve kitabın sonuç kısmını ben hazırlasaydım Hanna
gerçekte baştan beri okuma yazma bildiğini açıklar, Michael’i kendisini yeni
bir ihanete uğramış hissetmesini isterdim. Çünkü sayfa 164’ün altına “Kitabın
sonunda Hanna’nın okuma yazma bildiğini öğrenirsem şaşırmayacağım.” yazmışım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder