20 Eylül 2008 Cumartesi

KADINDAN KENTLER - MURATHAN MUNGAN

Bu kitabı beğenmiyorum, başladım diye bitiriyorum. Yirmi gündür elimde sürünüyor. Kaç kitap okudum üzerine. Bu kadar abartılmasını reklama bağlıyorum. Öykülerin içerisinde hiçbir kahraman yaşar boyuta geçememiş. Kısacası karakterler yaratılamamış. Sıradan kadın kahramanlar... Etkisiz elemanlar...

Sadece, kitaptaki diğer öykülerin tüm kahramanlarının son öyküde Esenler Otogarı'nda toplanması fikri hoşuma gidiyor.

Bana özel bir burun kıvırma da sözkonusu bu yorumların içerisinde. Tek cinse ait hazırlanmış tüm çalışmalar bana itici geliyor.

Yazara yeni kitaba bol şans demekten başka bir şey gelmiyor elimden.

19.09.2008
Serap YENİLMEZ

14 Eylül 2008 Pazar

AĞUSTOS 2008 İÇERİSİNDE OKUDUKLARIM

Kayıp Hayaller Kitabı - Hasan Ali Toptaş
Gölgesizler - Hasan Ali Toptaş
Yunan ve Ortaçağ Felsefesi - Frank Thilly
Çağdaş Felsefe - Frank Thilly
Masumiyet Müzesi - Orhan Pamuk

Serap YENİLMEZ

KARA ÇIĞLIK - HIFZI TOPUZ

Hıfzı Topuz'un dilinden anlatılmış bu eserde Kongo'nun özgürlük savaşını soluksuz bir şekilde okudum. Tüylerim diken diken oldu. Yazara biriktirdikleri ve paylaştıkları için teşekkürler. Yaşananlar, yarım yüzyıl sonrasında hızı kesilmeden anlatılmış. Patrice Lumumba'nın mücadelesi tüm gerçekliği ile sunulmuş okura. Belgesel niteliğindeki bu romanı herkse tavsiye edebilirim.

14.09.2008
Serap YENİLMEZ

KIRMIZI PELERİNLİ KENT - ASLI ERDOĞAN

Her cümlesinin altını tek tek çizmek istedim. Müthiş bir anlatı... Seçilen konu, işlenişi... Kendine has "dil" iyle Aslı Erdoğan.
Güney Amerika'nın insanı yok eden vahşi doğası, yaşama şekli, yazarın kaleminde farklı bir anlam bulmuş. Kişi yeniden sorguluyor değişen hayatı. Yüzeyleşen ilişkiler ağının en hastalıklı hali anlatılanlar. İster istemez değişen yaşayışlarımızı, gelir geçer kendi ilişkilerimizi sorguluyorum, içimi korku kaplıyor, yavaş yavaş aynı yozlaşmaya doğru yol aldığımız düşünüyorum. Midem bulanıyor sözkonusu değişimden. Kabuğuma çekilip, yazmak istiyorum.
Tebrikler
Serap YENİLMEZ
15.09.2008

1 Eylül 2008 Pazartesi

MASUMİYET MÜZESİ'NE BİR İLK BAKIŞ

Bu hafta içerisinde çok önemli bir projem olmasına rağmen, haftasonunun büyük bir kısmını bu projeye ayırmayı planlarken Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi çıkınca elimde ne var yok bir kenara bırakıp, bu kitaba başlıyorum. İlk elli sayfada dizlerimi döve döve okuyorum kitabı. Aşkın en bencil kısımların anlatıldığı ilk elli sayfada biraz da burun kıvırıyorum aslında .

Sayın Pamuk farklı bir cümle yapısı kullanıyor bu eserinde. Cümleleri açık ve kısa. Bu da yazın diline farklı bir hava katıyor. Ancak kitap boyunca anlatı 1. tekilin hikaye etmesi şeklinde devam ettiği için zaman zaman diğer kahramanların kitap içerisinde kaybolduğu izlemine kapılıyorum.

Diğer tarafıyla da betimlemeler, tasvirler kitabı ister istemez klasik bir anlatı boyutuna taşıyor. O kuvvetli aşk öyle bir işleniyor ki kitapta aslında insan “yok canım“ demiyor da, “Bu kadar çok anlatılmasa bu roman daha lezzetli olur muydu?” diye geçiriyor içerisinden.

Yalnız romanın birkaç yerinde, hani başka okurlar da aynı tepkiyi vermiş midir bilmiyorum. Gözlerimden yaş gelene kadar gülüyorum. Romanın kahramanlarından hastalıklı aşık “Kemal Bey” artık sevgilisi Füsun’dan umudu kesip de orada burada otellerde kalmaya başlayınca çevresnin verdiği tepkilere katıla katıla gülüyorum. Kemal Bey’in artık bir tarikata üye olduğu, aklını yediği şeklindeki yorumlar güldürüyor beni. Bu tarafıyla da sanki bir komedi filmi izlermiş gibi okuyorum romanı.

Eğleniyorum kitabı okurken.

Serap YENİLMEZ
31.08.2008