10 Nisan 2008 Perşembe

ŞAFAK PALA - SIZI

Sevgili Şafak,

Kitabın beni çok etkiledi. Sayfaları çevirdikçe ağır ağır, huzur veren sesinle yeniden dinler gibi oldum öykülerini. Ne kadar uzun zaman olmuş karşılıklı oturup sohbet etmeyeli.

Bir araya geldiğimizde edebiyata yönelik o heyecan hep mutlandırırdı beni. O günlerde neler olduğunu döküyorduk masaya. Virgül şunu demiş. Varlık’ın son sayısını gördünümüz mü? En son çıkanlar. Hoş günlerdi, hep güzelliklerle andığım...

En son nerede toplanmıştık. Anadolu Arabaları Müzesi, Şario Kafe’de... Ya da benim en son katıldığım toplantı o olmalıydı.

Kitaba dönmeliyim tekrar. Sızı’ya... Daha önce senin sesinden dinlediğim öykülerle kitabın içerisinde yeniden karşılaşmak ilginç çağrışımlar yarattı bende. En güzeli ne biliyor musun? İlk kez bir kitap için düşüncelerimi bir mektup havasında yazıyorum. O kadar tanıdık, o kadar yakın, o kadar içten ki anlattıkların...

Ellerine, yüreğine, kurguna, kalemine, dil’ine sağlık...

Hatta “Düşle” öyküsü içerisinde, doğum iznine bir gün kala işten çıkartılan kadın örneğini okuyunca “İşte Bursa’nın kendine has, kendine kapanık hayatına en güzel örnek.” dedim kendi bakışımla.

Herkes birbirine bağıra bağıra yaşıyor burada, tüküre tüküre,. Herkes birbirinin akrabası, tanıdığı aynı zamanda herkes biribirinin başdüşmanı bu şehirde.

O öyküdeki kadının bundan tam beş yıl önce , bir 18 Şubat günü başına gelenleri düşürdün aklıma. Karnı burnunda bir kadınla akşama kadar çalışmıştık makina başında, sonra eve gidişim, telefon, aldığım haber, bir daha eşine benzerine ratlamayacağım bir bütünlükle herkesin buna karşı koyuşu, arkasından işi bırakıp başka yerlere giden kırka yakın kişi....

Ellerine sağlık, kitabın her yönüyle beni son beş yıla götürdü. Çatı katı, dokuz kadın, temel taşlar, hamile kadın...

Yazmaya mutlu, güzel, edebi günlerde devam edebilmen dileğiyle...

Kalemin hiç susmasın kardeşim.

Sevgilerimle
Serapy.